selam defter...
10 yıldır konuşmamışız...
10 yıldır biz, bize hasret kalmışız...
Mutluluk da ıslatmış gözlerimizi, hüzün de...
En son da kırıklar ağrıtmış içimizi, kalbimizi, benliğimizi...
Kırıklar cam misali kesmiş her yerimizi, bir şah damarımız kalmış o da minnacık bir oğlana emanet...
Hayatımızın en yüce, en minik, en temiz, en kirli, en tatlı, en acı, en cana yakın, en can yakan oğlanına hem de...
Hayat değişmiş, çevremiz değişmiş, çevremizdekiler değişmiş, biz değişmişiz...
Ama bazı şeyler yine sabit kalmış... Hayallerimiz ve hayatlarımız gibi...
Heyhat..!
Önceleri merakla beklediğim, özlemle istediğim her şeyden caymışız be defter...
Olsun, Göktürk'ümün canı sağ olsun...
O'nun saçının teline canımı verecek kadar olmuşum... Bilirsin nasıl da severim hayatı, yaşamayı, yaşatmayı...
O'nun kokusuna, tenine, bakışına, gözünün yaşına, gülüşüne... Kısacası tek bir lafına yakarım bu dünyayı... Çıra diye de kendimi kullanırım ki bilirsin, yaparım...
Dedim ya çevreler değişmiş, çevremdeki çehreler değişmiş...
İnsanlar yok yere gitmiş ya da gönderilmiş...
İnan ihtiyacım yok be defter... Bana, ben yeter... Can da yeter Junkie de yeter...
Bırak millet Hakkı Can Yaldız'ı görsün...
Sorsan, götü kalkık olan benim...
Ben hep aynıyım be defter...
Hala korkak, hala eksik, hala güçsüz, hala zayıf, hala zaaflı ve hala YORGUN..!
Dışarıdan bakınca nasıl da atarlı, dimdik, ulaşılmaz görünüyorum değil mi..?
Göz pınarlarım kurumamış ama ya hak! Benden ve senden başkası göremez o yaşları...
Bir tek biz. Ben babayım. Oğul babası. Ben zayıf olamam. Dimdik durmalıyım. Yoruldum evet ama durmalıyım...
Sevenim yok, bilirim. Belki bir gün, ama bir gün burada olduğum ya da olmadığım bir gün...
Elbet bir gün... Oğlum sever anlar bizi be defter... Büyüyüp okumaya başladığında belki bunları da okur da, "babam sağlam ama içinde çürük adammış" der...
O'nun sevgisi dünyalara bedel be defter...
Belki o gün merhamet eder... Bana ya da o soğuk mermer taşa... Olursa tabi...
O sert, serseri, bıçkın, kuralcı, kendine yıkılmaz kale gibi davranan içinde nasıl da üzgün, kırgın, yalnız bir çocuk olduğunu anlar be defter...
Elimden geleni yapsam da ona iyi bir baba olamadım... İstedim... Ama olamadım...
Ama biliyor musun defter? O'ndan başka kimsem yok... Olmasın da razıyım... O olsun, oğlum olsun da gerisi hava-civa...
O minicik elleriyle parmağına ilk sarılışını unutamam asla... Ya da ilk kez baba diye ağlayışını...
Canı yandığında bana koşmasını... Korktuğunda bana sarılışını... O da biliyordur di mi? Babasına sarıldığında O'na hiç bir şeyin zarar veremeyeceğini... Dünya yansa babasının onu koruyacağını..?
Tam da hayatımın yarısında 17'imde hayattan vazgeçmişken, bebek Elifnaz tutmuştu beni hayatta...
Gerçi şimdi o da yok da, artık Göktürk'üm var... Ne olursa olsun, O'nun için ayaktayım... O'nun için hayattayım...
Bana bi'şey olmaz, bir tek oğlum olsun yeter...
(Prussias' City, 2023)