26 Mart 2024 Salı

Gerekliden...

 Merhaba defter,

Bugün yine kendimce kararlar aldım. Sonra saldım. Sonra yeniden aldım.

Özellikle de o aydınlanmanın verdiği gazla ve ufkun genişlemesi vasıtasıyla aldığım kararları tek bir bünyede topladım.

Uzun zamandır; iyi insan olayım, insanlar hakkımda kötü düşünmesin, insan kaybetmektense para kaybetmeyi yeğlerim (Ford'dan çaldım) gibi saçma sapan fikirlerle doldum taştım.

Evet doldum hatta taştım. Çünkü ben böyle düşünüp, böyle yaşadıkça çok başka, mana, tavır, düşünce vs.lerle karşılaştım. Yetmedi bir de savaştım...

Salakmışım...

O devirler geçeli bire bin olmuş. Saatler, çoğu fazla geçmiş. O güzel insanlar artık neye bindiyseler artık yoklar...

Şimdi bana iki seçenek kalıyor bu hayata tutunabilmek için: ya duygularımı dinleyip yok olur giderim ya da koruma kalkanlarımı kaldırır ezanla başlayanı selayla bitiririm...

Üçüncü bir seçenek var diye bana yakarışını duyuyor gibiyim defter... Ama artık o şıklar... "D" bence hepsi de yanlış...

Ruhumu gösterdim yemeye çalıştılar, kalbimi gösterdim hiçe saydılar... 

Now, it's my turn...

O ruhsuz o.ç. artık hüküm sürecek olan... 

Junkie mode is became active...

Hayırlara vesile ola...

17 Mart 2024 Pazar

Kelebeğin kanadında aydınlanma...

Yıllar önce yazdıklarımı okudum az önce... Evet hem de hepsini. Yetmedi bir de açtım yaptığım şarkıları dinledim... Kimini bir kere kimini binden de öte...

Sonra baktım ki, kaç şarkı geçmiş fonda bense bakakalmışım şehrin titrek ışıklarına...

İçimde bir sıkıntı var diyordum bir kaç gündür. Dedim ki, umarım hayır ola...

Adını çok şey sanmıştım aslında; depresyon, umutsuzluk, yalnızlık, melankoli... Liste uzayıp gidiyor ve ben kendimce bu isimlerden birini yapıştırmaya çalışıyordum üzerime... Ayna karşısındaki ergen gibi.

Ama şimdi çok net her şey zihnimde, ruhumda, kalbimde ve benliğimde... Çok korktum başta ki, sanırım bu yüzden kendime bir türlü anlatamadım bunu... Belki de bu yüzden bir takım kalıplara sokmaya çalıştım durumumu... Aslında mevzu basitmiş yahu. 

Özetle defterciğim;

Bir an gelir de, bir şeylerin aydınlanmasını yaşarsın. Ama bir anda oluverir. Kendiliğinden. Acıtabilir ki genelde acıtır da... Ama kimi zaman baştan, kimi zaman sonradan... Kimi zaman da her türlüsünden işte... Ne yani? Kelebeğe dönüşürken tırtılın canı yanmıyor mu sanıyorsun..?

Ben de aslında sevilmeye, sayılmaya, değer verilmeye ya da anlaşılmaya uygun biri olmadığımı ve asla da olmayacağımı anladım. İnsan sevmeye çalışsam da olmadığını gördüm. Zira, ya yanlış anlarlar ya da kullanmaya çalışırlar. Kimsede saf sevgi ya da saygı yokmuş. Sago'nun da dediği gibi, arkadaşlıklar bile en az bir çıkara dayalı.

35'imde vakıf olabildim ama olsun be, kelebeğin ömrü kadar ömrüm var mı bilmesem de kanatlarım var artık benim... Belki uçar belki düşerim... Belki çıtaları, zirveleri aşar, belki de çakılırım arzın merkezine kadar... 

Ama anladım defter kaygılanma; 

Bunun adı melankoli değil, aydınlanma...


(BURSA, 2024)


5 Mart 2024 Salı

İçimden Geldi (VI)

 Sigaranın dumanına köle etmiş beni

Kurtuluşun ışığıydı homie motherfucka junkie

Aslında saklamışım sırça köşkümde seni

Çok kere yok yere yarıp geçmiştim hani


Holocoust un nezdinde nara atar haramiler

Sen Titanik olsan da bir gün batar tüm gemiler

Fırtınada liman arar bohçandaki aç fareler

Fersah fersah batar umut bir yudum güneş bekler


Güneş değil bir hoş sohbet belki içini ısıtan

Islanan hayallerin yağmur altında huzur arar

Kaç kervan geçti ama kapanmadı yaran

Şifasıysa rapin imiş böyle buyurdu yaradan